bir şey vardı sanki ve içine doğmuştu , suskundu, konuşmuyordu
sadece gördükleriyle selamlaşıyor ve sanki her gün biraz daha yaşlanıyordu
oysa sadece yirmi ak vardı sakalında
ve uzun uzun su içen develere baktığında
deve güttüğü zamanlar geliyordu hatırına.
sanki cenneti görmüş, sanki yaratılışa şahit olmuş ve sanki bir aşka düşmüştü
alnı geniş, yanakları düzgün, kaşları ince ve gözleri saklı gülüştü
boynu, gümüş bir testinin boğazına benziyordu.
ve bazen tufanın sırlarını bilen bir Nuh gibi bakıyordu.
ona danışmaya gelenler için her zaman adildi
kimi konuşur , kimi güler , kimi de inkar ederdi
sessizce dinler ve en son sözü o söylerdi
dilinden zikir hiç eksik olmazdı
çok az yer, karnının üzerine bir de taş bağlardı.
hiç boş durmaz, arada bir koyunları sağar, başlarını okşardı
elbiseleri eskiyince, yere oturur ve bir yama yapardı
artık genç değildi, eski gücü yoktu ama herkesten fazla oruç tutardı
altmış üç yaşında, bir ateş geldi ve sardı vücudunu
Kuran'ı son bir kez karşılıklı okudu
sonra, sancağı teslim etti ve konuştu
mahzundu ve bakışlarında, yurdundan sürülen yaşlı bir kartalın hüznü vardı
"Ey insanlar, artık aranızdan ayrılma vakti geldi
ömür biter, hayat gelip geçer
biz, karanlıktaki birer zerreyiz, yüce olan sadece O'dur
O'ndan başka rehberim ve O'nsuz bir değerim yoktur
eğer herhangi birinize bir kötülük yaptıysam, çıksın ortaya
kime bir fiske vurmuşsam, o da bana vursun...
işte şimdi Allah benim adımı andı! duymayanlar da duysun!
topraktan insan, nurdan nebiyim
İsa'dan sonra dini tamamlamaya geldim.
İsa ise ne tanrıdır ne de oğlu
O gülü koklayan bakire Meryem'den doğdu.
unutmayın, ben de bir faniyim
kuruyan bir balçıktan başka bir şey değilim...
işlediğimiz her bir günahın bedeli , korkunç bir haşere olsaydı
cehenneme çevirirdi o karanlık mezarı
ve cehennem ehli bedeni tekrar tekrar yenilenir
ve o azgın kurtlar hep yeniden kemirir...
benim kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir
bir sözüm korkutur, bir sözüm müjdecidir;
bu kutsal dava uğruna tam kırk yıl savaştım
böyle geçen bir ömrü de nihayet tamamladım
şimdi Allah'a gidiyorum ve dünyayı size bıraktım.
O'na inanıp teslim olun , işte bu islam dini
ve hiç kimse günahsız değildir , ama çabalayın ki, Allah cezalandırmasın sizi
namaz kılın, alnınız değsin yere
zira o dayanılmaz cehennem ateşi, yere kapanmayan bedenleri yakar sadece...
ey insanlar size sesleniyorum
vakit doldu, ebedi bir aleme gidiyorum"...
bütün bir halk ağlıyordu ve evine kadar beraber gidildi
bütün bir halk bekledi ve geceyi taşların üzerinde geçirdi
ertesi sabah, gün ağardığında Ebubekir kıldırıyordu namazı
Muhammed ise dinliyordu yatakta ve kıpırdıyordu sadece ağzı
ölüm meleği çıka geldi , ikindi vakti
"girebilir miyim" diye müsaade istedi
O'nunsa gözleri dünyaya açtığı ilk günkü gibi
ışıl ışıl parlıyor ve gülüyordu sanki
melek ona "Allah seni bekliyor" dedi
O da biraz doğrulup "memnuniyetle" dedi.
ve bir an aralandı dudakları , sanki bir gülümseme gibi
son nefesini verdi
Şiir:Victor Hugo , Düzenleme:Ahmet Erkan Köseoğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder